Telefon
WhatsApp
Şeyh Said Kimdir?Şeyh Said İsyanı

Şeyh Said, 1865 yılında Palu nahiyesinde doğdu. (Elazığ'ın Palu ilçesi) Dedesi Şeyh Ali Septi on sekizinci yüzyılın sonunda Diyarbakır'a yakın Sebti köyünden Palu'ya güç etti. Orada Şeyhliğe devam etti. Kendisi Nakşibendî idi. Beş çocuğu vardı. Bunlardan birisi de, Şeyh Said in babası Şeyh Mahmut idi. Ali Septi'nin ölümünden sonra Şeyh Mahmut yaşamını sürdürmek üzere Hınıs'a gitti.(Erzurum'un ilçesi) Şeyh Said dini eğitimini burada tamamladı.

Ayaklanma, gizli çalışan Kürt cemiyetlerinin 1923 yılı mayıs ayında kurdukları 'Kürt İstiklal (Azadi) Cemiyetinin' mücadelesinin ürünü olarak doğdu. Cemiyet her biri beş kişilik gizli gruplardan oluşan yasa dışı bir cemiyetti. Üyeler birbirlerini parola (örgüt) ismiyle tanıyorlardı...

İlk zamanlar cemiyettin başkanlığı, Albay Cibranlı Xalid Beg'in elindeydi...

Şeyh Said'in toplum içindeki yüksek otoritesi ve varlıklı oluşu cemiyet yöneticilerinin kendisiyle yakın ilişkiler kurmalarına ve beraber çalışmayı istemelerine neden oldu. 1923 yazının sonunda Yusuf Ziya Hınıs'a Şeyh Said'in yanına gitti. Yapılan görüşmede, Kürt ayaklanmasının örgütlenmesi yolunda anlaşmaya varıldı.

Kürt İstiklal Cemiyeti Başkanlığı

1923-1924 kışında Kürt önderleri, Palu da yaptıkları toplantıda, Kürt hareketinin gizli çalışmalarının güçlendirilmesini kararlaştılar. Bu arada 'Xormek' Kürt aşiretinin bazı ileri gelenleri de, başkaldırı ve yapılmakta olan gizli hazırlıklarla ilgili olarak, Ankara hükümetini haberdar ettiler.

Bizzat Mustafa Kemal'in emriyle, Yusuf Ziya ile Cibranlı Xalid Beg yakalanarak askeri mahkemede yargılanmak üzere Bitlis'e gönderince; cemiyet yönetimine yeni bazı kimselerin seçilmesi gerektiği için, Şeyh Said Kürt istiklal cemiyeti başkanlığına seçildi.

Asıl amaçları, ayaklanmanın başlangıç tarihi 21 Mart 1925 (Newroz da) idi. ...Şeyh Said, Dersim aşiretlerini ayaklanmaya katmaya ikna edemedi. Şubat ayının ikinci yarısında, Şeyhlerden, Mollalardan ileri gelenlerden büyük bir kesim, kendisiyle beraber Lice ve Hani nahiyelerini (şimdi Diyarbakır'ın ilçeleri) ziyaret ettiler.

Ayaklanma Planının Uygulanmasını Sekteye Uğratılıyor

5 Şubat 1925 de Şeyh Said, yüz silahlı ve bir grup ileri gelenle birlikte Hani'den çıktı. Piran'a (Dicle) gelerek kardeşi Abdurrahim'in misafiri oldu. Aynı gece üsteğmen Hüsnü Efendi, beraberinde teğmen Mustafa Casım ve on beş jandarmayla Abdurrahim'in evine geldi. Şeyh Said'ten, Bahri şahsın evinde kalmakta olan ve cinayetten sanık 10 Kürd'ün kendilerine teslim edilmesini istedi. Bunun üzerine Şeyh Said, 'buraya beraber geldik ve onlar arkadaşımızdırlar. Sizden ricam, ben burada olduğum sürece onlara herhangi bir kötülük etmemenizdir. Ben buradan çıktıktan sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz.' diye cevap verdi.

Subayın emri yerine getirilmeyince, halkla Hüsnü Efendi komutasındaki askeri birlik arasında çatışma çıktı. Askerlerden bazıları öldürüldü, diğerleri de esir edildiler. 8.2.1925 günü Piran köyünde (Diyarbakır'ın Dicle ilçesi) çıkan bu çatışma ayaklanma planının uygulanmasını sekteye uğrattı.

 Şeyh Said, Fiilen Vaktinden Önce Başlayan Bir Ayaklanmanın Başına Geçti

Aslında Şeyh Said, Kürtlerin genel bir ayaklanmaya hazır olmadıklarını biliyordu. Bu yüzden de, Piran da meydana gelen olayı yerinde sınırlı tutmak ve diğer yerlere sıçramasını önlemek için Piran'ı terk ederek Genç'e gitti. Fakat kardeşi Şeyh Tahir, olayı duyduğu zaman 10 Şubat'ta Lice postanesine el koydu. 11 Şubat'ta iki yüz adamla beraber Genç'e gelerek el koyduğu bütün para ve belgeleri Şeyh Said'e teslim etti. Bu iki olay, ayaklanmanın başlamasına neden oldu. Şeyh Said, fiilen vaktinden önce başlayan bir ayaklanmanın başına geçti...

14 Şubat'ta Şeyh Said, sayıları on bine varan beraberindekilerle Genç'e el koydu.Mistan aşiret reisi Faki Hasan'ı kaymakamlığa tayin etti. Genç şehrini geçici başkent yapan, her Kürd'ü din yolunda mücahit kabul eden, dinsel ve dünyevi yetkileri Şeyh Said'te toplayan, bütün vergi ve eserlerin Genç'te toplanmasını yürürlüğe sokan geçici bir kanun çıkarıldı.

Yenilginin Ayak İzleri

Ayaklanma kısa sürede dört doğu vilayetini kapsayan geniş bir alana yayıldı...

20 Şubat 1925 de Hanili Salih Bey kuvvetleri kendisine katılarak Lice ve Hani'ye el koydu. 28 Şubat ta Şeyh Şemsettin'e bağlı kuvvetlerden büyük bir bölümü Diyarbakır yakınlarında kendisine katıldı. Öte yandan Şeyh Said'in kardeşi Abdurrahim, 29 Şubatta Maden nahiyesinde (Elazığ'ın ilçesi) ayaklandı. Şeyh Eyüp de beş yüz savaşçı ile Çermik'te Şeyh Abdurrahim'e katıldı ve ikisi birlikte Ergani'ye yöneldiler.

28 Şubat'ta Palu Şeyh Said'in ve o zaman yirmi bin nefere (savaşçı) ulaşan Kürt ordusunun karargahı oldu. Burada, Mardin, Ergani ve Maden de bulunan Kürt kuvvetlerinden haber alıyorlardı. Aslında başarıya ulaşmalarının ve ilerlemelerinin nedeni, düzenli bir ordunun örgütlü saldırısının sonucu değildi. Şeyh Said'in kendisi de düzenli bir ordunun komutanı değil, fakat birinci derecede şeyhlerin reisliği altında olan Kürt aşiretlerinin başıydı. Kürtler ilerledikçe yöre halkı da kendilerine katılıyordu...

Kürt kuvvetleri Diyarbakır'ı ele geçirmek için 11 Mart gecesinde savaşçılardan seçilmiş bir kuvvet Mardin kapısından şehre girmeyi başararak şeyhin destekçileri arasına katıldılar...

Aynı gece yüz elli Kürt çatışmalarda yaşamını yitirdi. Bir kısmı şehri terk ederken, diğer bir kısmı da evlerine gittiler...

Şeyh Said, askerlerine geri dön emrini verdi. Askerlerinin durumu gün geçtikçe kötüleşiyordu. Etrafları kuzeyden kırk bin, güneyden otuz bin askerle sarılmıştı...

Şeyh Said kuvvetleri Hani vadilerine doğru geri çekiliyordu. Ergani de kırılan Şeyh Abdurrahim'in kuvvetleri de kendilerine katıldı. Kısa bir direnişten sonra, ayaklanmacılar, Dara Hêni'ye doğru geri çekilmek zorunda kaldılar. Orada gruplara ayrılarak, Genç, Palu ve Çapakçur ormanlarında kayboldular. Şey Sait, diğer Şeyh ve aşiret reisleriyle Dara Hêni'yi terk ederek, 27 Mart'ta Çapakçur'a gitti.

Türk ordusuna yardım eden nedenler; Elazığ ve diğer illerdeki kargaşalık, başıbozukluk, talan ve Kürt önderleri arasındaki anlaşmazlıklar, onlardan ve aşiret reislerinden bazılarının (özellikle Elazığ' daki aşiretlerin) Türk tarafına gitmeleriydi. Örneğin Oxha'lı aşiret reisi Necip Ağa ve Elazığ Beyleri, öte yandan Dersim'in doğusundaki Kiferan, Lolan, Abuzalan ve Şoran gibi aşiretler, ruhani lider Dumandioğlu Hüseyin yönetiminde, Türklere yardım ettiler...

6 Nisan'da hükümet kuvvetleri Çapakçur'a girince, Şeyh Said beraberindekilerle (300 atlı) Solhan'a çekilmek zorunda kaldı.

Xormek aşireti, Türk idarecilerini destekledi. Örneğin; aşiretin reisi Küçük Mahmut Hulusi Efendi ayaklananlara karşı üç yüz silahlı adamını, kardeşi Ali Kemal de yüz silahlı adamını onların hizmetine sundu. Türk kuvvetleri kendilerini destekleyen aşiretlerle beraber, Karlıova ovasında Cibranlı aşiretinden olan Kürt kuvvetlerini kırdılar.

Türk idarecileri ayaklanmayı ezmek üzere bazı kanuni ve askeri önlemler aldılar;

22 Şubat gecesinin geç vaktinde 23 Şubat sabahında Türk bakanlar kurulu cumhurbaşkanının başkanlığında olağan üstü bir toplantı yaptı. ...Toplantı, olağan üstü durum ilan ederek, ayaklanma bölgesinde bir ay süreyle sıkıyönetim kararı aldı. TBMM, bu kararı onayladı.

Sıkı Yönetimin ilanı

Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illeriyle Erzurum'un Hınıs ve Bingöl'ün Kığı ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edildi.

24 Şubat'ta Cumhuriyet Halk Fıkrası Meclis grubunun yaptığı toplantıda, Başbakan Fethi Bey ve İçişleri Bakanı Cemil Bey, Genç hadiseleri üzerine birer konuşma yaptılar. Şeyh Said'in bağımsız bir Kürdistan'ın kurması, şeriatın uygulanması ve hilafetin geri getirilmesi için çaba sarf ettiğine ve var olan Tanrı tanımaz rejimin yıkılması için cihat açtığına işaret etti. Toplantıda, bütün konuşmacılar ayaklanmanın gerici olduğunu belirtti...

Doğudaki durumun tartışılmasından sonra Adliye Bakanı Mahmut Esat Bey, hükümete şu kanun tasarısını sundu:

1-Siyasi amaçla halkın dini duygularını istismar eden her türlü yazılı ve sözlü faaliyet vatana ihanet suçu sayılır.

2-'Sözlü ya da yazılı' olarak dini silah olarak kullanmak, dini cemiyetler korumak, bu amaçla basının ya da diğer yolları kullanmak büyük ihanet sayılır.

Cumhuriyet Halk Fırkası milletvekillerinin büyük çoğunluğu tarafından onaylanması istenen bu kanun tasarısı oy birliği ile kabul edildi.

 istiklal Mahkemesi Kuruldu

Muhafazakar milliyetçiler ile liberal muhalifler arasındaki sert tartışmalardan sonra TBMM 4 Mart tarihinde 58 nolu Takriri Sükun Kanunu çıkardı ve hükümete geniş salahiyetler verildi. İlan edildikten sonra, kanun iki yıl yürürlükte kaldı...

Bu kanun yürürlüğe girer girmez İsmet Paşa İstiklal mahkemeleri kanun tasarısını meclisin önüne getirdi.

'Terakkiperver' mebusların muhalefetine rağmen iki istiklal mahkemesi kuruldu. Birincisi Ankara da kuruldu. Yetkileri sınırlı ve bütün Türkiye içindi. İdam kararlarını TBMM'nin onaylanması gerekiyordu. İkincisi ise, Vilayeti Şarkıyye ye bakan sınırsız yetkili mahkemeydi...

7 Mart'ta ülkenin bir bölümünde olağanüstü durum ilan edildi. Ertesi gün Mustafa Kemal halka, askere ve memurlara bir çağrı iletti. Bu çağrıda ayaklananların dine sığındıklarını, karşı devrimci amaçlar peşinde olduklarını vurguladı...

Birkaç gün sonra, Cumhuriyet Halk Fırkası: Ayaklanma bölgesindeki 'olağanüstü' mahkemelerin verdikleri idam kararlarının sadece bölge askeri komutanlarınca onaylanmasını içeren hükümet kararını onayladı.

Muhalif milletvekillerinin itirazlarına rağmen TBMM 31 Mart'ta 695 nolu kanunu hükümetin önerisi doğrultusunda onayladı...

Şeyh Said'i Sağ Yakalayanın Bin Altın Lirayla, (8 bin kağıt lira) Ölü Getirenin Yedi Yüz Altın Lirayla Ödül Konulur

General Kemalettin Sami Paşa, Kürt meselesiyle ilgili hükümetin önünde üç temel görev bulunduğunu; birinci olarak ayaklanmaya karşı acımasız ve kanlı bir bastırma gerektiğini, ikincisi olarak, ayaklanmaya katılsın, ya da katılmasın; bütün Kürtlerin silahsızlandırılacağını, üçüncüsü de; Kürtlerin ülkenin diğer yörelerine çoğunluğu oluşturmayacak bir biçimde dağıtılması ve Türklerin Kürt yörelerine yerleştirilmesi gerektiğini açıkladı.

Hükümet, Kürtlere karşı siyasetinde genel olarak bu üç noktayı yerine getirdi...

Nisan başında askeri komutanlık, yaptığı açıklamada 'Şeyh Said'i sağ yakalayanın bin altın lirayla, (8 bin kağıt lira) ölü getirenin yedi yüz altın lirayla ödüllendirileceğini; onunla birlikte olan ya da yönetimi altında çalışanlardan kim ki onu sağ ya da ölü teslim ederse affedileceğini ve ödüllendirileceğini' belirtti.

Nisan ortalarında Cibranlı Kasım'ın ihanetiyle Genç Ovası'nda ayaklanmanın esas kuvvetlerinin etrafı sarıldı. Şeyh Said ve ayaklanmanın diğer önderleri, Murat Çayı üzerindeki köprüde yakalandılar. Şeyh Said ile beraber yakalananlar arasında Şeyh Abdullah, Şeyh Ali, Şeyh Galip, Reşit Ağa, Temur Ağa ve 26 Kürt direnişçisi vardı.

TBMM, Diyarbakır ve Ankara da ki İstiklal Mahkemelerinin görev sürelerini altı ay daha uzattı ve idam kararını yerine getirme yetkisini bu mahkemelere verdi.

Torunlarımız Utanç Duymasın Diye

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'nin sonuçlanmasından sonra 27 Mayıs 1925'de Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Seyid Abdulkadir'in oğlu Seyid Mehmet, Kör Abdullah Saadi ve Hacı Askeri, Diyarbakır'da idam edildiler...

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, 29 Haziranda da Şeyh Said'in önderliğinde ayaklanmaya katılan 47 kişi hakkında idam kararı verdi. Karar ertesi gün infaz edildi.

Şeyh Said idam sehpası önünde şunları söyledi: 'Tabii hayat sona erdi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İlerde torunlarımızın bizden dolayı düşman ününde utanç duymamaları bizim için yeterlidir.'

Daha önce Mustafa Kemal'in yanında olan Hasan Hayri, (TBMM ilk dönem Dersim mebuslarından) Şeyh Said ayaklanması sırasında Dersim halkına mektuplar göndererek itidali olmalarını tavsiye ettiği halde ayaklanmanın Türk yönetimi tarafından kırılmasından sonra, Mustafa Kemal'in özel emriyle kendisi yeğeni (kardeşinin oğlu) Celal Mehemet yakalandılar.

Sorgu sırasında, İstiklal Mahkemesi başkanı Ali Saip, Hasan Hayri'ye dönerek; 'Ankara'daki meclis toplantılarına niçin Kürt milli kıyafetiyle geliyordunuz?' diye sordu.

Hasan Hayri savunmasında, 'Meclis'e Mustafa Kemal'in talimatıyla, milli kıyafetle gidiyor ve yine onun talimatıyla, Kürtlerin Türklerden ayrılmak istemediğini belirten telgrafı Lozan Konferansına çekiyordum.' diye belirtti. Buna rağmen idam kararını vermiş olan mahkeme üyelerini etkilemedi ve onlar da idam edildiler.(GÜNLÜKGAZETE)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

https://www.dunyasondakika.com/

 

 

Deniz Suyu Arıtma

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!